Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Karşılaşılan Sorunlar

Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Karşılaşılan Sorunlar

Türkiye’de çok partili dönem, 1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) dışında ikinci bir partinin Nuri Demirağ liderliğindeki Millî Kalkınma Partisi (MKP)- kurularak 1946 genel seçimlerine çok partili sistemle gidilmesi ile başlamıştır.Cumhuriyet’te çok partili hayat bundan önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF; 1924-25) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF; 1930) ile başlamış lakin bu partilerin ömürleri çok kısa olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonucunun bu döneme geçişte önemli rolü vardır. İkinci Dünya Savaşını tek partili, tek liderin tüm yetkilere sahip olduğu faşist rejimler kaybetti. Savaşı kazanan iki taraftan bir tanesi ABD, İngiltere ve Fransa gibi çok partili demokrat devletler ve kazanan diğer taraf ise Sovyetler Birliği gibi tek partili sosyalist devletler oldu. Dünya’da iki siyasi kutbun oluştuğu bu dönemde Türkiye ile Sovyetler Birliği’nin arası bozulmaya başladı. 1945 yılının Mart ayında, iki devlet arasında 1925’te imzalanmış dostluk ve tarafsızlık antlaşmasının yenilenmeyeceği Stalin yönetimi tarafından ilan edildi. Ardından antlaşmanın yenilenmesi için Sovyetler Birliği boğazlarda üs ve doğuda toprak talebinde bulundu. Türkiye 22 Ağustos ve 18 Ekim 1945 tarihlerinde bu talepleri tamamen reddetti. Türkiye, Sovyetler Birliği’nin agresif politikalarına devam etmesinden dolayı ABD’ye yakınlaşmak durumunda kaldı.

ABD, Türkiye’ye siyasi ve ekonomik destek verebilmek için Türkiye’nin çok partili sisteme geçmesini şart koşuyordu. CHP, “Millî Şef” unvanlı tek parti rejimini, çok partili demokrat devletler savaşın üstünlüğünü ele alana kadar korumuştur. Sovyetler Birliği’nin tehditleri sonucu Türkiye’nin zor durumda kalması, Türkiye’nin batı ittifakına katılımını mecburi bir duruma getirdiği değerlendirmesi yapıldı ve CHP yönetimi çok partili sisteme, demokrasiye geçiş kararı aldı. Bu konu hakkında dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı “Amerika yardımlarının hedefi bu memleketlere demokrasiyi (çok partili sistemi) yerleştirmek” cümlesini de kurdu.

İsmet İnönü, San Francisco Konferansı’na katılacak olan diplomat Feridun Cemal Erkin’e şöyle dedi “Amerikalılar çok partili demokrasiyi ne zaman kuracağımızı sorabilirler, şöyle cevap verirsiniz; Savaş bitince bu amacı gerçekleştirmek Cumhurbaşkanı’nın en aziz arzusudur”

Elde edilen kaynaklardan farklı bir iddiaya göre; Türkiye, ABD’nin karşı çıkmasına rağmen çok partili sisteme geçmiştir. ABD Başkanı Truman’nın 1946’da Senato’da, kaynak olarak sadece Türkçesi bulunabilen şöyle bir cümle kurduğu iddia edilir; “Harp tehlikesinin henüz zail olmadığı böyle bir sırada, Türkiye’nin harp politikasına göre iç idaresini yürütmesi gerekirken, çok partili hayata atılma tecrübesine girişmesini, zamansız bir icraat şeklinde vasıflandırıyoruz.”

Çok partili sistemi savunan bir anlayış kısa zamanda Türkiye meclisinde oluştu. Buna CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de yaptığı konuşmalarla destek verdi. Bunu takip eden gelişmelerde, meclisteki bütçe görüşmeleri sırasında, CHP içinde başını Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak gibi bazı milletvekillerinin çektiği bir muhalefet oluştu.11 Haziran’da kabul edilen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, parti içindeki muhalefetin güçlenmesine yol açtı. Bu yasanın görüşüldüğü sırada Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, parti Meclis Grubu’na Dörtlü Takrir olarak bilinen bir önerge verdiler. Ülke ve parti yönetiminde liberal düzenlemeler yapılmasını isteyen bu önerge, 12 Haziran’da reddedildi. Bu gelişmelerden sonra Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden çıkarıldı. Bayar ise önce vekillikten, sonra partiden istifa etti.

7 Ocak 1946’da Dörtlü Takrir’e imza atanlar tarafından Demokrat Parti (DP) kuruldu. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu ve kuruluşu CHP iktidarı tarafından önceleri hoş karşılandı; 1950 genel seçimlerinin kazananı oldu. Başta Başbakan Adnan Menderes başkanlığındaki hükûmet, kamu Müslümanlığına getirilen kısıtlamaları hafifletti ve Marshall Planı sayesinde gelişen bir ekonomiye başkanlık etti.Ancak on yılın ikinci yarısında, hükûmet muhalefeti sınırlayan sansür yasalarını çıkardı; yüksek enflasyon ve büyük bir borca dönüştü.Hükûmet ayrıca siyasi rakiplerini bastırmak için orduyu kullanmaya çalıştı.

Devr-i sabık

DP iktidarı döneminde CHP’nin malvarlığı ve Halkevleri’nin durumu tartışmaya açılmıştır. Refik Şevket İnce ve yedi diğer DP’li milletvekilinin girişimi ile TBMM’de 8 Ağustos 1951[4] tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları hazineye devredilmiştir.

14 Aralık 1953’te DP’nin girişimi ile “Cumhuriyet Halk Partisinin Haksız İktisaplarının İadesi Hakkında Kanun” teklifi Meclis genel kuruluna getirilmiş ve onaylanan kanun 16 Aralık 1953’te yürürlüğe girmiştir. Kanun ile CHP teşkilatının kullandığı Türkiye genelindeki çok sayıda bina hazineye devredilmiştir.

Güç Birliği Cephesi

1957 Türkiye genel seçimleri öncesinde Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefet partilerinin iktidardaki Demokrat Parti hükûmetine karşı siyasi işbirliği oluşturmuşlardır. Ancak aynı yıl seçim kanununda yapılan değişiklik ile siyasi partilerin seçimde işbirliği yapmaları yasaklandığından işbirliği fikri sözde kalmış, seçimlerden sonra parti birleşmeleri yoluyla fiili olarak kısmen gerçekleşmiştir. Bu işbirliğine tepki olarak Demokrat Parti tarafından Vatan Cephesi oluşturulmuştur.

Demokrat Parti meclis grubunun önerisi ile 1958’de yapılacak genel seçimlerin erkene alınması 11 Eylül 1957’de TBMM gündeminde görüşülmüş ve oy çokluğuyla genel seçimlerin bir yıl öne alınarak 1957’de yapılmasına karar verilmiştir. Seçim öncesinde Demokrat Parti’nin önerisi ile seçim kanununda değişikliğe gidilmiştir. Yapılan düzenleme ile siyasi partilerin birbirlerini desteklemesi ve işbirliği yasaklanmıştır. Bu yasa değişikliği TBMM’de sert tartışmalara sebep olmuş, muhalefet partilerinin yanı sıra bazı Demokrat Parti üyeleri tarafından da tepki çekmiş, Mehmet Fuad Köprülü gibi Demokrat Parti üyeliğinden istifa eden milletvekilleri olmuştur.

Yasa değişikliği sonucu hukuken partiler arası işbirliği imkanı kalmadığından 1957 seçimlerine muhalefet partileri yalnız olarak girmiştir.

Seçimlerde mümkün olmayan Güç Birliği düşüncesi fiili olarak seçimlerden sonra parti birleşmeleri yoluyla 1958’de gerçekleşmiştir. 1958’de CMP ile Türkiye Köylü Partisi birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ni oluşturmuş, aynı yıl ayrıca Hürriyet Partisi de CHP’ye katılmıştır. HP ile CHP’nin birleşmesini dönemin başbakanı Adnan Menderes, “Ehl-i Salip Cephesi” olarak yorumlayarak eleştirmiştir.


Web Tasarım