Nasiruddin Tusi Kimdir?

Nasiruddin Tusi Kimdir?

Nasiruddin Tusi Kimdir?

Doğum tarihi: 24 Şubat 1201, Tus, İran

Ölüm tarihi ve yeri: 26 Haziran 1274, Al Yassin Cami, Bağdat, Irak

Nasiruddin Tusi’nin Hayatı

Nasiruddin Tusi 11 Cemâziyelevvel 597’de (17 Şubat 1201) Tûs’ta doğdu. İlmi anlamda pek çok gelişime imza atan Nasiruddin Tusi, dönemin tanınan ilim insanlarından olmuştur. Tûsî, Öklid’in beşinci postulatı olan “koşutlar postulatı”nı yeterince doyurucu bulmamış ve onu “Tûsî postulatı” diye tanınan başka bir şekilde ortaya koymuştur.

Kum veya Hemedan yakınlarındaki Cehrûd Sâve’den olan ailesi daha sonra Tûs’a yerleşmiştir. Kaynakların çoğunda Ebû Ca‘fer künyesiyle geçiyorsa da Ca‘fer adında bir oğlu olduğu bilinmemektedir. Bu durum, onun İmâmiyye’nin önemli âlimlerinden Ebû Ca‘fer et-Tûsî ile (ö. 460/1067) karıştırılmasından veya Rahim Sultanov’un belirttiği gibi (bk. bibl.) saygı amacıyla ona benzetilmesinden kaynaklanmış olabilir. Bazı müellifler Tûsî’yi Ebû Abdullah künyesiyle anmıştır.

 

En çok kullanılan lakabı Hâce Nasîrüddin’dir. İlk eğitimini babasından alan Tûsî on beş yaşlarında iken dönemin ilim merkezlerine yolculuk yaptı. Nîşâbur’da Muînüddin Sâlim b. Bedrân el-Mâzinî el-Mısrî’den fıkıh, Ferîdüddin Dâmâd diye bilinen Ebû Muhammed Hasan b. Muhammed Ferîmûdî’den felsefe dersleri aldı. Kendisinin felsefeye meyletmesinde bu sonuncu âlimin büyük etkisi vardır. Tûsî ondan İbn Sînâ’nın eserlerini ve özellikle el-İşârât ve’t-tenbîhât’ı okudu. Aklî ilimlerdeki hocalar silsilesi Ferîdüddin Dâmâd, Ebû Ali Sadreddin Muhammed b. Hârisân es-Serahsî, Efdalüddin Gîlânî, Ebü’l-Abbas Fazl b. Muhammed Lûkerî, Behmenyâr b. Merzübân el-Âzerbaycânî, İbn Sînâ; naklî ilimlerdeki hocalar silsilesi de babası Muhammed b. Hasan, Fazlullah b. Ali b. Abdullah el-Hasenî er-Râvendî, Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Şerîf el-Murtazâ şeklinde sıralanır.

Tûsî’nin İmâmiyye mezhebine mensup âlimlerden oluşan naklî ilimlerdeki hocalar silsilesinde bir kopukluk bulunmaktadır. Zira kronolojiye göre Râvendî’nin Ebû Ca‘fer et-Tûsî ve Şerîf el-Murtazâ’dan değil bu iki âlimin öğrencilerinden ders almış olması gerekir. Tûsî’nin yukarıda adı geçenler yanında başka hocaları da vardır.

Genç yaşlarından itibaren ilme olan iştiyakı Tûsî’yi kısa zamanda üne kavuşturdu ve ünü, Kuhistan bölgesinin İsmâilî hâkimi Nâsırüddin Abdürrahîm b. Ebû Mansûr Muhteşem’e kadar ulaştı. Nâsırüddin, Tûsî’yi kendi bölgesine davet etti; Moğol istilâsı yüzünden huzuru kaçan Tûsî bu teklifi kabul etti. İlk dönemlerde valinin kendisine destek olmasıyla Kuhistan’da ilmî faaliyetlerini yürütmek için uygun bir ortam buldu; özellikle felsefî ve tecrübî ilimler alanında değerli eserlerinin çoğunu burada yazdı. Bunlar arasında Şerḥu’l-İşârât, Aḫlâḳ-ı Nâṣırî ve Taḥrîrü’l-Mecisṭî bulunmaktadır (Razavî, s. 345-351). Ancak çok geçmeden İsmâilîler’le arası açıldı. Kaynaklara göre bu durum onun Abbâsî Halifesi Müsta‘sım-Billâh’a yazdığı bir mektuptan kaynaklanmıştır. Tûsî’nin halifeyle mektuplaştığını öğrenen Kuhistan hâkimi onu hapse attırdı; bir müddet sonra İsmâilîler’in merkezi olan Alamut Kalesi’ne gönderildi. Moğollar Alamut’u kuşattıklarında Tûsî, Alamut hâkimi Rükneddin Hürşah’a Hülâgû’ya karşı koymanın bir işe yaramayacağını anlattı ve gizlice orayı terkedip kaleyi ona teslim etmesini tavsiye etti. Kalenin tesliminde Tûsî’nin bu rolünü öğrenen Hülâgû onu yanına alarak iltifatta bulundu. Hatta bazı kaynakların belirttiği üzere Tûsî’yi vezir yaptı ve birçok kurumun yönetimini kendisine verdi (Tünükâbünî, s. 368-369, 378-380; İşkeverî, II, 416). Ardından Tûsî, Hülâgû’nun Bağdat seferine de katıldı. Bazı kaynaklar son Abbâsî halifesi Müsta‘sım-Billâh’ın Tûsî’nin tavsiyesiyle öldürüldüğünü kaydeder. Bilhassa Takıyyüddin İbn Teymiyye (Minhâcü’s-sünne, III, 445-446) ve İbn Kayyim el-Cevziyye (İġās̱etü’l-lehfân, II, 679) bu konuda Tûsî’ye ağır eleştiriler yöneltmiştir.Ancak Bağdat’ın işgali ve halifenin öldürülmesi konusunda geniş bilgi veren kaynakların hiçbirinde bu husus yer almaz. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr de bu rivayeti şüpheyle karşılamaktadır (el-Bidâye ve’n-nihâye, XVII, 514). Tûsî’nin Hülâgû nezdindeki saygınlığı, özellikle müsbet ilimlerdeki faaliyetlerini yürütmek için maddî destek bulmasına vesile oldu. Hülâgû’yu ikna ederek Azerbaycan’ın Merâga şehrinde kendi dönemine kadar İslâm coğrafyasında yapılan en büyük rasathânenin (Ballay, XXXVII/3 [1990], s. 389-390) kurulması için ondan kaynak sağladı. Rasathânenin yapımı 657 (1259) yılında tamamlandı.

 

Merâga’daki faaliyetlerini sürdüren Tûsî Bağdat’a yaptığı bir seferde vefat etti (18 Zilhicce 672 / 25 Haziran 1274); aynı şehirde İmam Mûsâ el-Kâzım’ın türbesinin yanına daha önce Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh için yapılan, ancak bazı sebeplerle halifenin gömülemediği mezara defnedildi (Safedî, I, 183; İbn Usfûr el-Bahrânî, s. 246-247). Öğrencisi İbnü’l-Fuvatî, Tûsî’nin intihar ettiğini söylerse de (el-Ḥavâdis̱ü’l-câmiʿa, s. 245) bu bilgiyi diğer kaynaklar doğrulamamaktadır. Nitekim aynı müellif eserinin başka bir yerinde (s. 269) onun normal şekilde öldüğünü belirtmektedir. İbnü’l-İbrî de, “Bazıları onun zehirlenerek öldüğünü yaydılar” ifadesine yer vermiştir (Târîḫu’z-zamân, s. 330). Sünnî ve Şiî kaynaklarında Tûsî’nin güzel ahlâklı, mütevazi ve insanlara karşı saygılı olduğu kaydedilir (İbnü’l-Fuvatî, s. 269; Safedî, I, 112; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, XVII, 514). Ancak İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye gibi Selefîler onun şer‘î kaidelere uymadığını, namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmediğini, şarap içtiğini, âhirete inanmadığını, âlemin kadîm oluşunu iddia ettiğini ileri sürmüştür.Hatta İbn Kayyim, Tûsî’nin Kur’an’ı “avamın Kur’an’ı”, İbn Sînâ’nın el-İşârât’ını “havassın Kur’an’ı” diye nitelendirdiğini söylemiştir. Aynı âlimler Tûsî’nin rasathâne faaliyetlerini sihirle uğraşma olarak değerlendirmiştir (Minhâcü’s-sünne, III, 446-449; İġâs̱etü’l-lehfân, II, 679). Fakat bütün bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır; zira Tûsî’nin kitapları, özellikle kelâma dair eserleri incelendiğinde onun şeriatın dışına çıkmamaya gayret ettiği görülür. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Ali b. Ömer el-Kâtibî, Kutbüddîn-i Şîrâzî, İbn Meysem el-Bahrânî, İbnü’l-Mutahhar el-Hillî, Hasan b. Şerefşah, İbnü’l-Havvâm, İbnü’l-Fuvatî gibi âlimler bulunmaktadır.

 

 

 


Web Tasarım