Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal

Kitap yazarı :Sevgi Soysal

Kitap Konusu : Toplumunun namus duygusunu eşitsizlik ve yalnızlık duygusu üzerine yazılmış bir eserdir.

Roman, 1970’lerde Türkiye’nin sorunlarını bir araya getirdiği portreler aracılığıyla bir araya getiriyor. Aile, arkadaş, sevgili ilişkilerini ortaya çıkarır. Eşitsizlik, toplumun namus duygusu, yalnızlık gibi konulara değinir.

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitap Türü :

Tarihi Bir Kurgu olarak yazılmıştır.

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitabın kahramanları :

Ahmet, Şükran,Ahmet’in, Hatice,Necip , Mehtap, Güngör, Salih . Mevhibe,Olcay, Doğan ,Ali ,Necmi , Aysel Mevlüt

Yenişehir'de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal
Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Özeti

Sevgi Soysal Yenişehir’de Bir Öğle Vakti eserini, aslında cezaevi sürecinde kendisine anı için yazsa da ilerleyen hastalığına çözüm olacağını umduğu ameliyat parası için yayınlamaya karar vermiş. Yenişehir’de Bir Öğle Vakti kitabında bahsettiği karakterler aslında birbirinden bağımsız gibi dursa da, kurgusu ile hepsini birleştirmiştir.

Yenişehir'de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal
Yenişehir’de Bir Öğle Vakti Kitap Özeti / Sevgi Soysal

Ankara’da belli bir çevrede buluşturduğu kahramanları ile aile, arkadaşlık, toplumsal olaylar gibi konulara gerçek ve akıcı bir üslupla değinmişir.Bir taraftan hızla gelişen ve değişen yaşam tarzını da sorgulayarak ortaya çıkarmıştır.

Kızılay’dan alışveriş etmenin bir ayrıcalık, üstünlük olduğu düşüncesini kendinde oluşturan tezgâhtar Ahmet, kendi parasını kazanır kazanmaz her şeyi Kızılay’dan almaya özenmişti, hem de en pahalı ve lüks mağazalardan almak için uğraşır.Çünkü Ulus, Hal denince babasının kış başında aldığı, soğan, patates çuvalları aklına gelir yoksulluk duygusuna kapılmadan edemezdi.Bu şekilde kendini farklı göstermek istemektedir. Tüm derdi şıklığıyla bunu bertaraf edebilmekti.

Spor Toto’da haftanın belli günleri çalışan Şükran, Ahmet’in sevgilisiydi. Ahmet’e aşık olmuştu.Tüm kızlar gibi o da Ahmet’in yakışıklılığına kapılıp gitmişti. Aslında Ahmet’in onunla sadece takıldığını biliyordu ama yine de karşı koyamıyor hatta sevdiğini her zaman itiraf ediyordu.

Hatice Uzgören Hanım vardı; hep aceleyle yapacak işleri olurdu.Öğretmenlikten emekli olmuş bir kişiydi.Tez canlı, üşengeçlikten nefret ederdi. Genelde gergin ve sinirli ve despot bir yapıya sahipti. Durmadan kabahat işleyen kabahatlilerin cezasız kaldığını görmeye, buna katlanmaya dayanamıyordu. “Ankara caddelerinde pırtıl insan görünmezdi bir zamanlar; düzen vardı otorite, asayiş…” demekten kendini alamazdı.

Lozan’daki öğrencilik yıllarında öğrendikleri bir yana, bütün inceliği, tükenmeye yüz tutmuş baba mirasına rağmen göz dolduran biri olmayı bilen Necip Bey de kahramanlardan biriydi. Ona göre Hatice Hanım gibi görgüsüz ve edepsiz insanlar, sağa sola bağıranlarla doluydu apartmanlar. En çok Hatice’nin olur olmadık zamanlarda evlerine gelip ahbaplarına telefon etmesine ya da Necip Beylerin numarasını vermelerine sinir olurdu. Ağabeyinin batırdığı paraları düşünüp hırslanmakta günlük işlerinden biriydi. Kendisi için en zor durumlardan biri de kızı ve oğlu arasındaki geçimsizliğiydi. Değil Necip Bey’e gelecek için güven vermek adam yerine bile koymuyorlardı.

Kafkasyalı bir göçmen ailesinden boyluca, mavi gözlü, çalışkan sessiz bir kız olan Mehtap bankada çalışıyordu. Hem banka idaresi hem de müşteriler memnundu ondan. Bir türlü iyi gün göremediklerini gördüğü anne babası için bir şeyler yapmayı aklına koymuştu. Ticaret lisesini bitirince kendisine Ankara’da bir bankada iş bulmuştu. Babasının emekli maaşı ve Mehtap’ın kazandığı parayla anca geçiniyorlardı.

Necip Bey son parasını çekmek için bankaya gittiğinde Mehtap çok etkilenmişti. Bankada para biriktirmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceği düşüncesine kapılmıştı umutsuzca. Tamamen hesabını kapatırken iki çocuğunu okuttuğunu, karısının boşanıp nafaka istediğini, ipotekli apartmanını anlatıyordu Mehtap’a.

Güngör’ün hikâyesi en ilginçlerinden biriydi aslında. Çankaya’da yeni açtığı bir möble dükkânı vardı. Bazı tüccarlardan satın aldığı çeyiz permisiyle Avrupa’dan getirdiği ev eşyalarını satıyordu. Güngör boşandığında evleneceği bir nişanlısı vardı. Giyinmeyi, iş yapmayı, para kazanmayı, iyi yaşamayı çok iyi biliyordu. Zamanında mahalleye gelen Amerikalılarla iş birliği yaparak yolunu bulmuştu. Yaptığı boyalı paskalya yumurtalarını verip yerine blue jeanler, cikletler, gömlekler alıp pahalıya satardı.

Prof. Salih Bey, Güngör’le karşılaşmıştı o gün. Cezacıydı Salih Bey. Ulus’ta bir yazıhanesi vardı ve bilirkişilikten kazanıyordu. Durumu eskisine nazaran iyileşmiş olsa da, apartmanı, arabası, arsaları da olsa, yazıhanesi iyi e işlese geleceğe tam güven duymazdı. Bu güvensizlik duygusu ise çocukluğundan kalmıştı… Güngör Bey’i gördüğünde, onun evindeki antika eşyaları satmaları için yaptığı baskıyı hatırlamıştı. Yine aynı konunun açılacağını beklese de Güngör hızlıca geçip gitmişti yanından.

Salih’in eşi olan Mevhibe Hanım, çok titizdi. Eski Halk Partililerde, yılardır kadın kollarında çalışan ve bir yardı derneğini yöneten biriydi. Yardımcıları olan Nurten Hanım’la ilgili de mutlaka bir kusur bulurdu…

Mevhibe’nin kızı Olcay. Hoşlandığı şeylerle hep arasına giren, bir türlü değişmeyecek ve düzelmeyecek bir anneye sahip olduğuna karar veren Olcay’ın hikâyesi ile devam eder. Olcay ve abisi Doğan arasında hep bir uzaklık olmuştu. Her ikisi de sevgisizlik duvarının iki yanında birbirinden kopuk büyümüştü. Nihayetinde bir gün Olcay’ın küçük bir adımıyla ilk yakınlaşma gerçekleşmişti.

Sonrasında Doğan’ın arkadaşı Ali, Olcay’ın Ali’yi kısa sürede benimseyip birbirlerine olan ilgileri, inişli ve çıkışlı ilişkileri ile devam eden hikâyeye Ömer, Aysel, Boyacı Çingene Nemci gibi karakterlerin girmesiyle macera ile son bulmuştur.


Translate »

Web Tasarım